Astrobiyoloji Ne İle İlgilenir?

Astrobiyoloji, evrendeki biyolojik kökenleri ve dağılımlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Uzaydaki yaşam ilgilendikleri konular arasındadır. Dünyadaki yaşam potansiyelinin uzayda da var olabileceğini kabul eder. Diğer gezegenlerdeki yaşam hakkında araştırmalar yapıp tahminler yürütebilmek adına birçok pozitif bilimden yararlanır. Diğer adı egzobiyolojidir.

Astrobiyolojinin Amaçları

Evrende yaşanabilir ortamları tespit etmek, bu ortamların tabiatını incelemek, evrim modellerini oluşturmak, güneş sistemi dışındaki ortamları keşfetmek, kozmik ve gezegensel belirtilerle yaşamın nasıl meydana geldiğini anlamak ve yaşamın evrim mekanizmalarını anlamak astrobiyolojinin amaçları arasındadır.

Astrobiyolojiye Yardımcı Olan Bilim Dalları Nelerdir?

Astrobiyolojiye en çok yardımcı olan bilim dalları biyoloji, astronomi ve astrojeolojidir. Biyolojiye ilişkin astrobiyolojik çalışmaların büyük çoğunluğu ekstremofiller üzerinde yapılan araştırmalardır. Biyota içeren bu organizmalar pek elverişli olmayan ortamlarda yaşam sürdürebilmektedir. Bu açıdan astrobiyolojiye büyük bir araştırma konusu oluşturur. Astronomiye dayanan astrobiyolojik çalışmaların temelinde ise güneş sistemi dışındaki gezegenlerde de yaşamaya elverişli ortamların olabileceği varsayımıdır. NASA, yıllardır bu varsayım hakkında çalışmalarını sürdürme ve yaşama elverişli olma ihtimali yüksek alanlara gidip çalışmalar yapmaktadır. Astrojeoloji ise gezegenin yaşanabilirlik durumunu araştırır, gök cisimlerinin jeolojisi ile ilgilenir. Gezegenin veya uydunun yaşama elverişli doğal kaynaklarını tespit eder. Astrojeolojinin alt disiplinlerinden birisi de jeokimyadır.

Yaşamın Oluşabilmesi İçin Gereken Koşullar

Sıvı su, azot, karbon ve silisyumun varlığı, yaşamın ortaya çıkması için gereklidir. Gezegen ait olduğu güneş sistemi içinde yaşanabilir kuşak içinde olmalıdır. Güneş sistemimizde Dünya haricinde yaşama en elverişli gezegen Mars’tır. Jüpiter’in uydusu Europa ve Satürn’ün uydusu olan Titan da güneş sistemimizde yaşama elverişli alanlardandır.

Mars’ta Yaşam

Tespit edilen sıvı su akışları, marsın yaşanılabilir olduğu ihtimalini güçlendirse de bu su kaynakları yaşam için çok tuzlu ve asitlidir. Gezegen, geçmişte günümüze kıyasla daha yaşanabilir haldeydi. Mars’ta biyolojik kökenli olduğu tahmin edilen oluşumlardan en ünlüsü koyu kumul lekeleridir. Kış boyunca buzul tabaka altında kalan ve fotosentez yapan mikroorganizmalar oldukları tahmin edilmektedir. Koyu kumul lekeler, mars ilkbaharının başında belirmekte ve kış aylarında yok olmaktadır.

Europa’da Yaşam

Dışı buz tutmuş bir okyanusla kaplı olduğu tahmin edilmektedir. Bu buz tabakası altındaki sıvı su okyanusunda piezofil sayesinde tüm organizmaların gelişebileceği düşünülmektedir. Bu buz tabakasının kalınlığı 10 km olarak tahmin edilmektedir. Bilim insanları bu koşulları kavrayabilmek adına Dünya’da buzlar altında kalmış bir göl olan Vostok Gölü’nü model alırlar.

Titan’da Yaşam

Titan, Dünya’nın ilk zamanlardaki koşullarına sahip bir uydudur. Dünya dışındaki ilk göller de burada keşfedilmiştir fakat bu göllerdeki sıvının etan ya da metan olduğu düşünülmektedir. Bir başka bilimsel veriler ise Titan’da sıvı ve amonyak bulunduğunu ortaya koymaktadır. Titan’a olan bu ilginin başlıca sebebi basıncı Dünya’daki atmosferin 1.5 katı olan atmosferidir. Titan’ın atmosferi, Dünya’da yaşamın başladığı dönemlerde sahip olduğu atmosferle aynı özelliklere sahiptir.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir